Yeni Bir Başlangıç

Her şeyin hızla değişip dönüştüğü zamanın akışı içerisinde insan kaynakları alanı da büyük virajlardan geçti. Özellikle pandemi süreci, çalışma biçimlerinde köklü değişikliklere yol açtı ve işverenler ile çalışanlar arasındaki ilişkiyi yeniden şekillendirdi. Yenibiriş olarak bu değişimlere 24 yıldır cevap veriyor ve sektördeki gelişmeleri yakından takip ediyoruz.

Bu çerçevede, Yenibiriş’in katkılarıyla tekrar yayın hayatına başlayan “Hürriyet İK” dergisi, sektördeki yenilikleri ve en iyi uygulamaları paylaşarak insan kaynakları profesyonellerine rehberlik etmeyi amaçlıyor. Her ay sektöre dair güncel haberleri ve dosya konularını bir araya getirecek bu yayının içerisinde yer almanın çok kıymetli olduğuna inanıyoruz.

İlk sayıda ele alınan “Sürdürülebilir İstihdam” konusu ise oldukça özenle seçilmiş bir başlık. Çünkü şurası muhakkak ki; sürdürülebilir bir gelecek, sadece çevre politikaları ve yeşil teknolojilerle şekillendirilecek bir olgu değil. Bununla beraber şirketlerin sosyal etiketi ve yönetişim kalitesi ile de bütünleşen bir anlayış gerekiyor.

Sürdürülebilir istihdam, genel hatlarıyla bakıldığında iş gücü piyasasında uzun vadeli, ekolojik olarak dengeli ve sosyal açıdan adil iş olanakları yaratılmasını hedefler. İşte bu anlamda İnsan Kaynakları departmanları da sürdürülebilir istihdam yaratma konusunda önemli bir rol oynuyor. Bu, hem mevcut işlerin daha yeşil ve sosyal olarak sorumlu hale getirilmesini hem de yeni, sürdürülebilir işlerin yaratılmasını içeriyor. İK, sürdürülebilir iş uygulamalarını teşvik ederek ve çalışanların yeşil becerilerini geliştirerek bu dönüşüme öncülük edecek bilgiye ve donanıma sahip en önemli departmanlardan biri.

Bu anlamda İK’nın sürdürülebilir istihdam stratejilerini geliştirirken, iş sürekliliği, çevresel etki azaltımı ve sosyal sorumluluk gibi faktörleri dikkate alması mühim. Bu stratejilerin çalışanların sürdürülebilirlik bilincini artırmak, çevre dostu iş pratiklerini benimsemek ve sosyal sorumluluk projelerine katılımı teşvik etmek için tasarlanması gerekiyor. Örneğin, İK, çalışanlarına çevresel sürdürülebilirlik konusunda eğitimler sunarak ve iş yerinde yeşil girişimleri destekleyerek sürdürülebilir istihdam stratejilerini hayata geçirmede öncü rol oynayabilecek bir konumda yer alıyor.

Öte yandan Sürdürülebilir İstihdam kavramıyla beraber karşımıza çıkan Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim (ESG) kavramı da iş dünyasında hızla yükselen bir yıldız olarak görülüyor. Bu kavram şirketlerin performansını değerlendirirken, finansal olmayan unsurları da ön plana çıkarıyor. İnsan Kaynakları departmanları ise bu yeni paradigmada merkezi bir role sahip. Çünkü şundan eminiz ki; çalışanlar, sürdürülebilirlik stratejilerinin uygulanmasında ve şirket kültürünün dönüşümünde kilit taşı.

Şirketlerin çevresel ayak izlerini azaltma, sosyal etki yaratma ve etik yönetişim ilkelerini benimseme çabaları, bugün artık itibar yönetiminin bir parçası olmanın ötesine geçti. Bu çabalar, yatırımcı kararlarını, müşteri tercihlerini ve yetenek kazanımını doğrudan etkileyen faktörler haline geldi. Dünya genelinde birçok kuruluş, İK’nın ESG’deki rolünü belgeliyor. Dünya Ekonomik Forumu ve Küresel Raporlama İnisiyatifi (GRI) gibi kuruluşlar, İK’nın ESG uygulamalarına katkısını vurgulayan raporlar yayınlıyor. Bu raporlar, İK’nın çevresel sürdürülebilirlik, sosyal sorumluluk ve etik yönetişimde nasıl bir değişim aracı olabileceğini detaylandırıyor.

Bu noktada sürdürülebilir istihdamın, ESG’nin sosyal ve çevresel bileşenleriyle doğrudan ilişkili olduğunu görüyoruz. Şirketler, ESG taahhütlerini yerine getirirken, sürdürülebilir iş pratikleri geliştirme, eşit iş olanakları sağlama ve ekonomik büyüme ile çevresel koruma arasında denge kurma sorumluluğuna sahip. İK, bu taahhütleri yerine getirirken, sürdürülebilir işgücü geliştirme stratejilerini benimsemeli ve yeşil becerilerin geliştirilmesini büyük ölçüde teşvik etmeli düşüncesindeyiz.

İlk sayıyı keyifle okumanızı diliyoruz…

https://www.hurriyet.com.tr/ik

Yenibiriş Yönetici Ortağı Uğur Karaboğa

Hibrit çalışmada verimlilik nasıl artar?

Pandemi sonrası dönemde ofislere dönüş mü yoksa hibrit çalışma mı tartışmaları sürerken çalışanların bu konudaki beklentileri de arttı. Artık özellikle beyaz yaka çalışanlar çalışma yerleri ve saatlerinde esneklik bekliyor. Verimli iş sonuçları için ise elbette bağlılığı yüksek çalışanlar kritik değer taşıyor. O halde hem çalışanın iş yaşam dengesini gözeten hem de birbiriyle etkileşim halinde olan bağlı ekipler kurmak mümkün mü?

Stanford Üniversitesi akademisyenlerinden Nicholas Bloom Mart ayında yaptığı sunumunda Amerika’da çalışanların %58’nin yüz yüze işlerde çalıştığını ve bu pozisyonların daha az kalifiye elemanlar tarafından gerçekleştirildiğini belirtiyor. Bloom’a göre %29’luk nitelikli diyebileceğimiz pozisyonlarda çalışanlar grubu hibrit çalışırken, yüzde 12’lik özel roller diyebileceğimiz genellikle IT alanında çalışanlar ise tamamen evden çalışıyor. Ayrıca evden çalışmanın (WFH) yıpranma paylarını %35 oranında azalttığını belirtiyor. Bloom, iş dünyasında hibrit çalışmanın çok hızlı bir şekilde uyumlanması gereken bir süreç olduğunun altını çiziyor.

Peki bağlı çalışanlar ve ekipler kurmak nasıl olacak? Verimlilik gerçekten ölçülebilecek mi? İş dünyasıyla temasta olduğumuz her noktada da karşımıza çıkan asıl soru bu odak noktası üzerinde gerçekleşiyor. Ekiplerin birbiriyle uyumu için nasıl bir çalışma yöntemi belirlenmeli? Bu noktada Hubspot’un bir araştırmasına göz atalım:-. 2023 Hibrit Çalışma raporu sonuçlarına göre çalışanlar şirketle ve ekip arkadaşlarıyla bağlantı kurmanın daha anlamlı hallerini arıyor. Çalışanların %43’ü güçlü bir kültür oluşturmak için ekiplerin daha fazla bağlantıda olacağı etkinliklere yatırım yapılmasını bekliyor. Ayrıca çalışan deneyimi müşteri deneyimini de olumlu yönde etkiliyor. Bununla birlikte ankete katılanların %66’sı esnek başlangıç ve bitiş saatlerinin üretkenliklerini artırdığını ifade ediyor.

Bu durumda karşımıza iki başlık çıkıyor.
1. Çalışanların daha esnek çalışma koşullarında devam etmek istemesi
2. Belirli zaman aralıklarıyla bir araya gelerek ekip ruhunun devam etmesi için çalışmalar yapılması

Pandemi sonrası rekabet ortamında nitelikli çalışanları yakalamak ve elde tutmak çok önemli. İnsan Kaynakları profesyonellerine ve onlarla birlikte çalışan tüm paydaşlara önemli roller düşüyor.

Bağlılığı artıracak başka iletişim noktalarının bulunması gerekiyor. Bunlar neler olabilir üzerinde düşünmekte ve hep beraber tartışmakta yarar var.

İK’nın 2023 – 2024 ajandasına genel bir bakış

İK ekipleri son birkaç yıldır yeni başlıklar tartışmaya başladı. Önce salgın sonra da salgın sonrası tüm dünyada yaşanan ekonomik durgunluk hem çalışanları değiştirip dönüştürdü hem de işverenleri.

Birkaç hafta önce Yenibiriş Linkedin sayfasında sırayla iki anket yayınladık. Önce İK’nın 2023 yılında en çok hangi konulara odaklandığını sorduk, ardından da 2024 beklentilerini…Gelin hem Türkiye’den gelen yanıtlara bakalım hem de bu yılla ilgili yurt dışından bir değerlendirmeye göz atalım.

İlk anketimizin sonuçlarına göre, yılın ilk yarısında İK gündemi şöyleydi:

– HR Teknolojileri ve AI – % 8
– Yetenek Kazanımı ve Yönetimi – % 11
– Maaş Yönetimi – % 58
– Hibrit Çalışma ve Verimlilik – % 23

Sonuçlarda maaş yönetiminin öne çıkması günümüz koşullarında şaşırtıcı değil. Değişen asgari ücret oranları hem mavi yakayı hem beyaz yakayı etkiledi. İnsan Kaynakları çalışanların maaş iyileştirmelerini belirlemeye çalıştı. Daha çok da belirli ve adil bir yaklaşım geliştirmeye odaklandı.

İkinci olarak öne çıkan konu Hibrit Çalışma ve Verimlilik oldu. Pandemi ile hayatımıza dahil olan uzaktan ve hibrit çalışma alternatifleri, çalışanlar için önemli bir motivasyon sebebi. İK tarafının ise gündeminde ekiplerin birbiriyle uyumu ve etkili iş sonuçları için verimlilik tanımını doğru yapmak ve yeni iş akışları oluşturmak var.

2023 ile ilgili yurt dışında da gündem çok farklı değil. Aralık 2022`de 2023 gündemine dair bir yazı kalem alan David Green, 2023 İK Trendlerini 12 başlık altında toplamış. İlk beşi şöyle:
1. Durgunluğu “önce insan” yaklaşımıyla ele almak
2. Hibrit çalışmanın üretkenlik paradoksunu çözmek
3. Beceri tabanlı bir organizasyon inşa etmek
4. İnsan analitiği ile değer üretmek
5. Çalışanların sesini yükseltmek

Tüm maddelere buradan ulaşabilirsiniz: https://lnkd.in/dKnqncxx

Tüm bu bilgiler ışığında `24 ajandasında neler olacağına dair de geçen haftalarda bir anket yayınladık. Ve sonuçlar şöyle çıktı:

– Yetenek Yönetimi – %19
– HR Teknolojileri – %14
– İşveren Markası – %6
– Uzaktan çalışma / Hibrit Çalışma – %62

Öyle gözüküyor ki; yeni dönem iş hayatında çalışma modelleri üzerine çokça düşünülüp tartışılacak bir süreci getirecek. Çalışanlara özel yapılan araştırmalar ise Y ve Z kuşağının uzaktan / hibrit çalışma modellerinde motivasyonun yüksek olduğunu gösteriyor. O halde en verimli çalışma ortamlarını oluştururken ekip anlayışını geliştirmek oldukça zaman ve enerji alacağa benziyor.

Yetenek Yönetiminin Kuralları Değişti

Türkiye’nin en çok okunan iş dergilerinden Platin için Yetenek Yönetimi alanında yaptığımız çalışmaları ele aldık ve yetenek yönetiminin yenilikçi iş modellerini nasıl etkilediğine ilişkin paylaşımlarda bulundum.

Türkiye’den ve yurt dışından alanın uzman isimlerinin de yer aldığı bu özel dosyayı Platin Dergisi’nin Mayıs 2022 sayısından ya da aşağıdaki bağlantıdan okuyabilirsiniz.

KARİYER SÜRECİNE YETKİNLİKLER YÖN VERECEK

“Yenilikçi iş modellerini devreye alabilmek ya da inovasyon fırsatlarını yakalayabilmek, bir liderin veya bir kurumun tek başına üstesinden gelebileceği bir konu değil. Mutlaka ortak akıl oluşturulmalı. Tüm kuşaklar birbirine empati ile yaklaşmalı, öncelikli problemlere gerçekçi çözümler geliştirilmeli”

Devamını okumak için tıklayın.

KİTAP BÖLÜMÜ: İşe Alım Süreçlerinde Yapay Zekâ Yöntemlerinin Kullanımı

Dr. Şahin Karabulut’un editörlüğünü yaptığı ve 2021’de Gazi Kitap Evi yayınlarından çıkan Yönetim – Strateji – Organizasyon: Teoride ve Uygulamada başlıklı eserde, İşe Alım Süreçlerinde Yapay Zekâ Yöntemlerinin Kullanımı başlıklı makalem kitap bölümü olarak yayınlandı.

İşe Alım Süreçlerinde Yapay Zekâ Yöntemlerinin Kullanımı

Giriş

İşletmelerin en önemli amaçlarından biri gerçekleştirdikleri faaliyetlerde başarılı olmaktır. İşte bu amaç doğrultusunda bir işi başarılı bir şekilde yerine getirmek için gerekli niteliklere sahip işgörenin pek çok aday içerisinden seçilmesi süreci işgören seçme olarak adlandırılmaktadır. İşe alım süreci, işletmenin işleyişinin devamlılığını sağlayacak işgörenlerin seçilmesinin işletme için önemli olması nedeniyle büyük önem arz etmektedir. İşletmenin amaçlarına ulaşmasında katkı sağlayacak çalışanların bulunması, günümüzde tek başına bir iş alanı olarak görülmektedir. Bütün faaliyetlerin en önemli unsurunun insan olduğunun farkına varılması ile alanında etkin, kalifiye ve uzman personel ihtiyacının belirlenmesi, uygun kişilerin işe alınmaları belirleyici bir süreç haline gelmiştir. İşletmenin hedeflerini içselleştirerek ve belirlenen işin gerektirdiği özellikleri taşıyan personel bulmak son derece zor olmaktadır. İnsan kaynakları departmanının önemli bir çalışma alanını oluşturan bu süreç, mevcut personel ihtiyaçlarının tespit edilmesi, bu ihtiyaçların uygun yollar ve araçlarla duyurulması, başvuruların toplanması, görüşmelerin yapılması ve uygun adayların işe kabul edilmelerini kapsamaktadır (Fındıkçı, 2009: 167).

İnsan kaynakları yönetiminin temel amacı, iş ve insan faktörlerini uyumlu hale getirerek, etkinlik ve verimlilik ile işletmenin ortaya çıkardığı katma değerin arttırılması için insan faktörünün geliştirilmesidir (Vardarlıer, 2014: 4). Buradan yola çıkarak insan kaynaklarında verimlilik artırmak için gerekli önlemleri almak ve çalışmalar yapmak önem arz etmektedir. İnsan kaynakları alanında uygulanmaya başlanan yeni teknolojilerden birisi de yapay zeka kullanılmasıdır. Gelişen iş dünyasının her alanında kendini göstermeye başlayan yapay zeka günümüzde işletmelerin insan kaynakları departmanlarındaki işe alım süreçlerini yönetmeye başlamıştır. Teknoloji çağında yeni teknolojilerin benimsenmesiyle, iş yapıları yeni tasarımlara uyum sağlamak ve bunun sonucunda da iş süreçlerinin performansını arttırmak zorundadır (Vardarlıer ve Zafer, 2020: 355). Yapay zeka alanı, akıllı varlıkları anlamaya ve inşa etmeye çalışmaktadır. Kısacası, yapay zeka akıllı işlevleri yerine getirebilen bir bilgisayar veya bilgisayar programı olarak tanımlanabilmektedir. Yapay zekanın daha kesin bir tanımı zordur, çünkü herhangi bir görevle ilgili olabilmekte ve çok çeşitli alt alanları kapsamaktadır (Russel ve Norvig, 2016: 1). Günümüzde gelişmesini sürdüren yapay zekanın gelecekte çok daha ilerleme göstereceği beklenmektedir. Özellikle insan kaynakları alanında daha gelişmiş yapay zeka modülleri kullanılması, çalışan hayatına da önemli katkı sağlayacaktır.

Bu bölüm ile işe alım sürecinde yapay zeka teknolojilerinin kullanımının işletmeler açısından önemi, ilgili literatür bir araya getirilerek açıklanmıştır. Yapay zekanın işe alım süreçlerinde kullanılmasının, maliyetleri ve karar verme süreçlerinde hataları azaltıcı etkisi olmakla beraber, zaman tasarrufu açısından da fayda sağladığı görülmektedir.

Makalenin devamı için tıklayın.

TEZ: İşe Alım Süreçlerinde Yapay Zekâ Teknolojilerinin Kullanımı

İstanbul Medipol Üniversitesi’nde hazırladığım tez çalışmam insan kaynakları ve işe alım süreçlerinde yapay zekâ kullanımına ilişkin literatürdeki ilk çalışmalardan birisi olarak yerini aldı. İnsan Kaynakları alanına katkı sağlaması ve yapay zekâ teknolojilerinin kullanımına ilişkin yapılan çalışmalara referans olabilmesi için çalışmayı daha erişilebilir hale getirdim. Tez çalışmamın tamamını aşağıdaki bağlantıdan indirebilirsiniz.

Özet

İşe alım süreci birçok işletme açısından önem arz etmektedir. İşe alınacak olan uygun adayın belirlenmesi süreci çoğu kez maliyetli, zaman alıcı bir süreçtir. Ayrıca, yanlış karar verme veya işe alma süreçlerinde nesnel olmama gibi nedenler, işe alım sürecinin etkinliğini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Şirketler bu sorunların önüne geçmek adına işe alım süreçlerinde teknolojiden faydalanmaya çalışmaktadırlar. Günümüzde birçok şirket internet ve yazılım teknolojilerinden yararlanarak başvuru alma ve aday değerlendirme süreçlerini yürütmektedir. Fakat kullanılan bu teknolojilere rağmen insanların tüm süreçleri koordine etmesi hem zaman almakta hem de ek personel maliyetleri oluşturmaktadır. Bundan dolayı dünyada son dönemlerde işe alım süreçlerinde yapay zeka teknolojilerinin kullanımında artış olduğu gözlemlenmektedir. Yapay zekanın işe alım süreçlerinde kullanılması, maliyetleri ve karar verme hatalarını azaltıcı etkiye sahip olup, zaman tasarrufu sağlamaktadır. Bu çalışma ile Türkiye’deki işletmelerin işe alım süreçlerinde yapay zeka kullanımları incelenmiştir. Bu kapsamda 22 işletmenin insan kaynakları yöneticileriyle görüşme yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, işe alım süreçlerinde yapay zekadan sadece yardımcı unsur olarak yararlanıldığı görülmüştür. İşletmelerin ile alım süreçlerinde yapay zekaya pek güvenmediği, bu nedenle kullanmadığı veya kısmen kullandığı tespit edilmiştir.

EN

The recruitment process is important for many businesses. The process of identifying the appropriate candidate to be recruited is often a costly, time consuming process. In addition, reasons such as wrong decision making or lack of objectivity in recruitment processes can negatively affect the effectiveness of the recruitment process. Today, many companies take advantage of the internet and software technologies and conduct application and candidate evaluation processes. However, despite these technologies used, it takes time for people to coordinate all processes and creates additional personnel costs. Therefore, it is observed that there has been an increase in the use of artificial intelligence technologies in recruitment processes in the world recently. In this study, the use of artificial intelligence in the recruitment process of enterprises in Turkey were examined. In this context, interviews were held with the human resources managers of 22 companies. According to the results of the research, it was seen that artificial intelligence is used only as an auxiliary element in recruitment processes. It has been determined that businesses do not trust artificial intelligence in their recruitment processes, thus they do not use or use artificial intelligence partially.

Devamı için tıklayın.

Gelecek Geliyor

Önümüzdeki 10 yıllık dönemde teknolojinin iş hayatımızdaki hacmini arttırması ile birlikte dijital teknolojiler ve yapay zeka mesleklerin icra şeklini önemli ölçüde değiştirecek. Bu değişimle birlikte sahip olduğumuz yetkinlikleri, mesleki bilgileri ve iş yapış tarzımızı geliştirmemiz gerekecek.

Çünkü gelişen teknoloji, beraberinde değişen ve dönüşen iş gücü ihtiyacını ortaya çıkardı. Bu konuda yapılan araştırmalar ve incelemeler sonunda sahip olunan genel algı, dijital teknolojilerin ve yapay zekanın insanın yerini alarak istihdam konusunda dezavantaj sağlayacağı yönünde.

Ancak bu dönüşüm sürecini öngörüp, hazır olursak ve doğru yönetebilirsek, bunu avantaja çevirmek de elimizde. Örneğin dijital teknolojilerin iş hayatına entegre olmasıyla birlikte yaptığımız işlerde daha katma değerli ve daha inovatif yaklaşma eğiliminde olabileceğiz. Böylece müşterilerin ve şirket yönetimlerinin memnuniyetlerini arttıracak, performanslarımıza pozitif katkıda bulunabileceğiz.

Bunun yanında verimlilik artarak ekonomik büyüme hızlanacak, yeni teknolojilerin gelişmesi ile uzmanlıklara olan ihtiyaç artacak, dijital platformlar yoluyla yeni pazarlara erişim imkanı sağlanacak, tüketim ve hizmet talebi daha fazla artacak ve sosyolojik olarak hızlı bir dönüşüm ortaya çıkacak.

Yapılan araştırmalara göre 10 yıl içerisinde 7,6 milyon iş gücü bugün yaptıkları işleri kaybetme riski taşırken; 8,9 milyon yeni iş gücüne ihtiyaç duyulacak. Ayrıca bugün var olmayan fakat 10 yıl içerisinde türeyecek yeni işlerle birlikte 1,8 milyon iş gücüne daha istihdam alanı açılacak. Araştırma sonucunda ortaya çıktığı üzere sanılanın aksine 3,1 milyonluk yeni bir iş gücü pazarı meydana gelecek. Bu süreçte halihazırda çalışmakta olan ve iş hayatına hazırlanan insanların 10 yıllık bu yeni döneme şimdiden hazırlanması gerekmektedir.

İş gücü konusundaki değişim öngörülerine bakıldığında özellikle turizm, finans, sağlık, sosyal yardım ve perakende sektörlerinde iş gücü ihtiyacının artması beklenirken; tarım, idari işler ve destek hizmetleri, madencilik, ulaşım alanlarında bugünden daha az işgücüne ihtiyaç olacağı düşünülmektedir. Bu sektörlerde faaliyet gösteren bireylerin yeni dönemi göz önüne alarak gelişim alanlarına odaklanmaları gerekmektedir. Tüm sektörlere ve meslek gruplarına baktığımız geliştirmeye odaklanılması gereken iki ortak yetkinlik ortaya çıkmaktadır: Sosyal Yetkinlikler ve Teknolojik Yetkinlikler.

Bu dönüşüm sürecinde tüm paydaşların ortak hareket etmesi büyük bir önem taşımaktadır. Bu paydaşları şirketler, bireyler, kamu kurumları ve eğitim kurumları olarak gruplayabiliriz.

Şirketler özellikle bugünden başlayarak stratejik iş gücü planlamalarını yaparak hem mevcut çalışanlarının yetkinliklerini geliştirmek hem de yeni yetkinlikler kazandırmak adına önemli yatırımlar yapmalıdırlar. Ayrıca yetenek dönüşümü ve kazanımı programları ile katma değerli işler oluşturma ve yeni teknolojilere uyum sağlayabilecek yetenekleri kazanmak adına bir vizyon ortaya koymalıdırlar. Ayrıca çalışma modellerinde yeniliklere giderek uzmanlık odaklı esnek iş gücü planlamalarıyla çevik bir iş modeli oluşturmalılar.

Bireyler ise sürekli kendini geliştirmek adına yeni gelişmeleri takip edip buna göre ihtiyaçlarını ortaya koyup kendi öğrenim ve gelişim yolculuklarında istikrarlı bir şekilde ilerlemelidirler. Ayrıca sosyal ve teknolojik yetkinliklerini geliştirmeye odaklanmalıdırlar. Çünkü şirketlerin gelecekte çalışanlardan ortak beklentisi zorlukları yenme gücü, değişimine ayak uydurma, eleştirel düşünme, problem çözme, verileri analiz edebilme, programlama gibi diller olacaktır.

Şirketlerin ve bireylerin dönüşüm adımlarının yanında kamu kurumlarının ve eğitim kurumlarının bu süreçte ortaya koyacakları irade ve vizyon da çok önemli bir altyapı mekanizması oluşturacaktır. Özellikle coğrafi/sektörel stratejik iş gücünün planlaması, gelişim ve teknoloji merkezlerinin kurulması; eğitim modellerinin güncellenmesi, öğrenme deneyiminin iyileştirilmesi ve yaşam boyu öğrenme merkezlerinin oluşturulması bu dönemde büyük önem taşımaktadır.

Türkiye, insan kalitesi ve üretim altyapısı açısından çok önemli bir potansiyeli elinde tutmaktadır. Paydaşların ortak hareket etmesi ve istikrarlı mekanizmaların kurulması ile ülkemizde var olan bu potansiyel ortaya çıkarılabilecek ve bu dönüşüm sürecinden başarıyla çıkacaktır.

İnanıyoruz ve destekliyoruz.

Uğur Karaboğa

Başarı yolunda inanç, azim ve istikrar.

Kurduğunuz hayalleri adeta yaşamışçasına hissettiniz ve hiç durmadan zorlu bir yolun sonuna kadar yürüdünüz. Hedefiniz karşınızdadır, hoş geldiniz…

Başarının altın kurallarının başında bir hedef belirlemek ve başarılı olacağına inanmak gelir. Ulaşmak istediğimiz yeri öncelikle kafamızda netleştiririz ve ona ulaşmak için hangi zorlu yolları aşacağımızı belirleriz. Harcayacağımız emek ne düzeyde olacak? Hedefimiz uğruna nelerden vazgeçeceğiz? Bütün bunlara hazır olduğumuzda, yolun yarısını kat etmiş sayılırız. Ve tabii bir sonraki adım; azim ve istikrar…

Hedeflediğimiz yolda istediğimiz sonuca ulaşmak şüphesiz hayattan beklentilerimizin ve ettiğimiz duaların başında gelir. Fakat her şey elimizde olmadığı gibi, hayat her zaman cazip imkanlar sunmayabilir. Bazen inişler ve çıkışlar birbirini izlerken, bazen de tehlikeli yokuşlardan, ürkütücü yamaçlardan geçerek ilerleriz. Bu noktadaki en önemli faktördür azim. Çünkü insanın içindeki potansiyeli dışarı çıkarmak ve yansıtmak başarının kullandığı temel malzemedir. Ondan sonrası zaten gelir. Bu doğrultuda kararlılık ve azimle hareket eden insanlar er ya da geç varmak istedikleri noktalara ulaşmışlardır.

Hatırlarsınız, geçtiğimiz günlerde azmi ve başarısıyla Türkiye ve dünya gündemine damgasını vurmuştu Sümeyye Boyacı. Hayal gücü ve azmin ortak paydada buluştuğu sıra dışı hikâyenin kahramanı olarak duyurdu adını hepimize. Henüz 15 yaşında dünya şampiyonu olan Sümeyye, iki kolu olmadan ve kalça kemiği çıkık bir şekilde doğdu. 5 yaşındayken yüzmeyi öğrenen, ayaklarıyla her türlü ihtiyacını karşılayıp, hatta resim ve ebru yapabilen milli sporcu, uluslararası birçok başarıya imza attı. Merkezi Rusya’da bulunan bir vakfın önerisiyle Türkçe’ye çevrilen Rus masallarının resimlerini ayaklarıyla çizerken ilkokula gidiyordu. 10 yaşındayken yaptığı resimler yurt dışında bile satılmıştı.
Ve bir gün balıklardan aldığı ilhamla dünya şampiyonasına yükseleceği ilk kulacı attı Sümeyye. “Balıkların da kolları yok.” sözüyle hepimize müthiş bir ilham kaynağı oldu.

2016’da Berlin’deki 30. Uluslararası Alman Şampiyonası’nda yarışan Sümeyye Boyacı, 2016’da katıldığı Brezilya’da gerçekleşen Yaz Paralimpik Olimpiyatları’ndan da ödülsüz döndü. Yılmamıştı. İtalya’da düzenlenen 2017 Avrupa Para Gençlik Oyunları’na katıldı; gümüş ve bronz madalya aldı.

Boyacı, bu yıl İrlanda’nın başkenti Dublin’de düzenlenen 2018 Avrupa Paralimpik Yüzme Şampiyonası’nda S5 kategorisi sırtüstü 50 metrede rakiplerini geride bırakarak altın madalyayı ülkemize kazandırdı.

Her işini ayaklarıyla yaptığını anlatıyordu röportajında Sümeyye. Yazı yazıp resim yaptığını, yemek yapıp dikiş dikebildiğini, kollarının olmamasının hiçbir şeye engel olmadığını ve hayatını bu inanç üzerine inşa ettiğini söylüyordu. Bir de mesajı vardı Sümeyye’nin; “Engellilerin diğer insanlardan hiçbir farkı yok. Çok çalıştığı zaman herkes istediğini başarabilir.”

Sıfırdan başlayarak, tüm engellere rağmen başarı listelerine adını altın harflerle yazdıran insanların diğerlerinden farklı olarak yaptığı çok önemli bir formül var değerli okurlar.
Kendilerine bir hedef belirlemeleri ve karşılarına ne çıkarsa çıksın bu hedeften asla vazgeçmemeleri…
Başarının anahtarlarından en önemlisi hiç şüphesiz budur.
Başarmış olmak ve her alanda güçlü bir kariyere sahip olmak için adımlarımızı sağlam atmalı, dünyaya geniş bir bakış açısıyla bakmayı bilmemiz gerekir.

Uğur Karaboğa

Üniversite’de Çıkılan Kariyer Basamakları

Kariyer hayatı söz konusu olduğunda önümüzde uzun bir süreç varmış gibi görünür. Çoğu zaman zevkli ve eğlenceli geçen üniversite yıllarımızın bitmesine az bir zaman kala “Peki şimdi ne yapacağım?” kaygısı etkisini göstermeye başlar. Hangi yolun doğru olduğuna, hangi mesleğin bizi tatmin edeceğine ve verimli olmamızı sağlayacağına karar vermek ise oldukça zor bir süreç. Bu durumu biraz da olsa minimize edebilmek için iş dünyasına girmeden önce bazı becerilere odaklanıp, geliştirmeye çalışmak son derece önemlidir.

Üniversite hayatının başlamasıyla birlikte gençler hayatlarında yeni yol haritaları belirlemeye başlarlar. İyi bir not ortalaması, kulüplerde yer alarak sosyalleşme, sosyal sorumluluk faaliyetlerinde yer alma, iyi bir şirkette staj yapma ve mezun olduktan sonra hızla iş hayatına atılma, öğrencilerin sahip olmaya çalıştıkları kazanımların başında geliyor. Oysa ki, üniversiteden sayısız bilgiyle mezun olunsa da bunların çoğunun iş dünyasına girince işlevsiz kaldığını bilmek gerekir. Kariyer dünyasına adım attıktan sonra geliştirilmesi gereken pek çok becerinin ortaya çıkması da bu yüzdendir.

İş hayatı pratikte çok daha farklı deneyimler katan bambaşka bir alan ve uzun bir öğrenme sürecini kapsıyor. Gençler bu anlamda üniversitenin ilk yılından itibaren iyi bir şirkette staj yapmak için birbirleriyle yarışıyorlar. Kariyer siteleri, şirketlerin kendi internet sayfalarındaki ilanlar vasıtasıyla başvurularını yapıp, beklemeye başlıyorlar. Günler, haftalar, hatta bazen aylar geçmesine rağmen cevap alamayabiliyorlar. Bu da zamanla özgüven kaybına neden olabiliyor. Halbuki iş deneyimi kazanmak, mesleki anlamda kendimizi geliştirmek ve yeteneklerimizi ortaya koymak adına sadece kurumsal şirketlerde staj yapmaya lüzum yok. Hatta bu tip şirketlerde yapılan stajlar beklentilerimizi karşılamak konusunda yeterli olmayabilir. Çünkü kurumsallık açısından ön plana çıkan şirketlerde işler belli bir prosedür üzerinden ilerliyor. Bu da, stajyerlerin inisiyatif alanlarını ve çalışma stillerini daha dar bir çerçevede tutabiliyor.

Tüm bu noktalardan hareketle üniversitelerin birinci ve ikinci sınıflarında okuyan öğrenciler, çalışma hayatına adım atmadan önce yetenek ve tecrübelerini artırmaları noktasında bazı projelerde rol alabilirler. Örneğin; kariyerine ileriki dönemlerde satış alanında devam etmek isteyen bir öğrencinin herhangi bir mağazada yarı zamanlı çalışması, hem özgüvenin artmasına hem de etkin satış becerisinin gelişmesine katkı sağlayacaktır.

Üniversite hayatı boyunca edinilen deneyimler, sonraki yıllarda yaşanacak istihdam süreçlerinde adaylara çok daha önemli avantajlar kazandıracaktır. Bu kazanımlar, meslek hayatında daha iyi pozisyonlarda yer alma adına hayati önem taşıyor. Çünkü şirketler kendi bünyelerine dahil edecekleri adayların geçmişte elde ettikleri başarıları ve ortaya koydukları özgüvenleri ön planda tutuyorlar. Günümüzde yukarıda saydığımız örnekler o kadar azaldı ki, artık şirketler bu adımları daha erken atan adayları tercih ediyor.

Hedeflerimize ulaşma yolunda en büyük engel, zihnin işlevini belli bir süre yitirip, tıkanıklık yaşaması anlamına gelen plato etkisi. Başarılı olmak ve kariyer anlamında ilerlemek için ise bu mekanizmayı yıkmak şart. Basit ve küçük girişimler kocaman adımlara dönüşebilir. Bu nedenledir ki, bizlerin boşa geçen vakitleri etkin hale getirecek adımları atmakta geç kalmaması gerekiyor. Çevresel faktörlerin olumsuz etkisinden sıyrılarak hedeflerimize ulaşmak adına cesur davranmalıyız.

Uğur Karaboğa

Özgeçmiş Hazırlayanlar İçin İpuçları

İş ya da staj başvurusu yaparken, bizlerden ilk istenilen şey özgeçmişlerimizdir. Değerlendirmeyi yapacak olan kişiler öncelikle kişisel bilgilerimizi, aldığımız eğitimleri ve varsa iş tecrübelerimizi incelerler. Sonrasında şirketleri için uygun olan özgeçmişleri bir üst aşamaya taşırlar. İşte tam da burada dikkat edilmesi gereken nokta; adaylar ile şirketler arasında kurulan bu temasın pozitif ilerlemesi için hazırlanan özgeçmişlerin doğru bir strateji çerçevesinde oluşturulması gerektiğidir.

Özgeçmiş hazırlarken ilk olarak hangi başlıklara yer vereceğimizi belirlemek işimizi oldukça kolaylaştıracaktır. Bu başlıkları şöyle sıralayabiliriz:

  • Kişisel Bilgiler: Ad Soyad, Doğum Tarihi, e-mail Adresi, Telefon Numarası, TC Kimlik Numarası (Şirketler bu bilgiyi mutlaka sizden almak isteyecektir.), İkamet Adresi
  • Eğitim Bilgileri: Lise, Lisans, Yüksek Lisans, Doktora
  • İş Deneyimi: Staj veya profesyonel olarak çalışılan şirketin adı, çalışılan pozisyon ve görev tanımı
  • Yabancı Dil Bilgisi: Bilinen yabancı diller ve seviyesi ya da dil belgeleri
  • Alınan Eğitimler ve Sertifikalar
  • Mesleki Nitelikler
  • Gönüllü Yapılan Çalışmalar: Öğrenci Kulüpleri, Vakıflar, Dernekler, Toplum Yararına Yönelik Uygulanan Faaliyetler, vb.
  • Referanslar
  • Ön Yazı

Bu ana başlıklara ek olarak fotoğraf, seyahat durumu, ilgi alanları, hobiler, medeni durum, sürücü belgesi, engel durumu (varsa), askerlik durumu (erkekler adaylar için), ücret beklentisi gibi alt başlıkları da özgeçmişimize ekleyebiliriz. Böylelikle özgeçmişimizi değerlendirenler, şahsımızla ilgili daha ayrıntılı bilgiye sahip olurlar.

Profesyonel iş hayatında İnsan Kaynakları birimleri ya da ilgili değerlendiriciler, adayların özgeçmişlerini incelerken öncelikli olarak hangi okul ve bölümden mezun olduklarına (ya da devam ettikleri eğitimlere), not ortalamalarına, iş tecrübelerine ve yabancı dil seviyelerine odaklanırlar. Şirketin beklentileri ile adayların sahip oldukları bu temel niteliklerin birbirini tamamlamaları durumunda adaylar ön değerlendirmeyi başarıyla geçmiş olurlar.

İlk aşama sonrasında havuzda toplanan özgeçmişler; alınan eğitimler, sahip olunan sertifikalar, edinilen mesleki nitelikler ile askerlik durumu gibi diğer özelliklere göre tekrar değerlendirmeye tabi tutulur. Tüm bu ayırt edici noktalar, adayların şirketlerle yüz yüze gelecekleri mülakata davet edilmelerini sağlar. Bu sebeple adayların eğitim hayatları boyunca aldıkları eğitimleri ve sahip oldukları yetkinlikleri mutlaka özgeçmişlerinde detaylı bir şekilde belirtmeleri gerekmektedir.

Mülakat esnasına gelindiğinde; İnsan Kaynakları uzmanlarının ya da değerlendiricilerin ilk beklentisi, adayın kendisini tanıtmasıdır. Değerlendiriciler, adayların özgeçmişinde yazdıkları bilgileri, bir de kendisinden duymak isterler. Çünkü değerlendirici için adayın özgeçmişinde ne yazdığından ziyade, kendisini hangi sözlerle, nasıl ifade ettiği önem taşır.

Değerlendirici, sonrasında başvuru sahibinin eğitim durumunu, iş tecrübelerini ve sahip olduğu nitelikleri sorarak mülakata devam eder. Bu ana kadar yapılan görüşme, aslında adayın özgeçmişinde belirttiği bilgilerin teyit edilmesi şeklinde ilerler. Bundan sonraki aşamada ise adayın birikim ve karakterinin, başvurduğu şirketin ve üstleneceği işin kültürüne uygun olup olmadığına bakılır.

Üniversite hayatı boyunca ya da yaşamımızın farklı dönemlerinde içinde bulunduğumuz gönüllü çalışmalar; sosyal yönümüzü, takım çalışmasına olan bakış açımızı, yardımsever özelliğimizi ve insan ilişkilerinde ortaya koyduğumuz tavrımızı yansıtır. Şirketler ekiplerine dahil edecekleri çalışanların, mevcut ekiplerine hızlı adapte olmasını, gelişime açık ve yeni durumlara kolaylıkla uyum sağlayabilmesini isterler. Mülakatın bu aşaması, aday ile değerlendirici arasındaki bağın oluşması açısından kritik önem taşır.

Ayrıca hobiler ve ilgi alanları da, adayların sosyal hayatlarındaki yaşam ve karakter modelinin tüyolarını değerlendiricilere sunar. Bu iki alan, değerlendiriciyle arasında duygusal bir entegrasyonun oluşması açısından adaylara önemli bir avantaj sağlar. O yüzden farklı hobilerimizin ve ilgi alanlarımızın olması, bizi diğer adayların bir adım önüne taşıyabilir.

İş yerinin açtığı bir pozisyon için bazen binlerce başvuru yapılmaktadır. Bu başvurular içinden sadece şirketlerin beklentilerine uyum sağlayan adaylar diğer değerlendirme aşamalarına geçebilirler. Bu sürecin sonunda da yalnızca bir aday istihdama hak kazanır.

Bu yüzden özgeçmişlerimizi hazırlarken, kendimizle ilgili tüm bilgileri doğru ve detaylı bir şekilde yazmalıyız. Özgeçmişimizde başlıkların altlarının boş olduğunu ya da zayıf kaldığını hissediyorsak, mutlaka kendi öz değerlendirmemizi yapıp, eksiklikleri tamamlamamız gerekir. Çünkü iyi hazırlanmış bir özgeçmiş, başvurduğumuz şirketle aramızdaki köprüdür.

Uğur Karaboğa