İnsan doğduğu andan itibaren hakkında kariyer planlamaları yapılmaya başlanır: “Büyüğünce doktor olacak, mühendis olacak, öğretmen olacak, bundan kesin güzel müzisyen olur…” Bu meslek listesi uzun uzadıya devam eder. Sonrasında aklı ermeye başladıkça kendisi de bir kariyer planı çizer: “Doktor olacağım, öğretmen olacağım, mühendis olacağım, futbolcu olacağım…” Ardından okul hayatının başlaması ve sosyal çevreyle bir araya gelme ile birlikte kariyer planları hayatın her evresinde değişerek devam eder. İnsan iş hayatının somut başlama noktasına geldiğinde ise ne hakkında planlanan ne kendisinin planladığı yerdedir. Arkasına dönüp baktığında hedeflerine ulaşabilmek için sahip olduğu en önemli şey olan zamanı kaybettiğini fark eder. Çünkü planlamalarını sahip olduğu yeteneklere, karakterine ya da yetkinliklerine göre değil; öğretilere ve yönlendirmelere göre kurgulamıştır.
Günümüz iş dünyasında yaşanan en önemli sorunların başında mesleksizlik ve çalışan memnuniyetsizliği gelmektedir. Çünkü insanlar ekonomik ve çevresel faktörlerin de etkisiyle kendilerini belli alanlarda yetiştirmek ve çalışmak zorunda hissetmektedirler. Bu sadece ülkemizde değil dünyanın neredeyse her ülkesinde ortaya çıkan bir sorundur. Bu yüzden şu an dünyanın dört bir yanında bu problemlerinin önüne geçmek adına yetenek yönetimi programları günden güne artarak uygulanmaktadır. Hem mevcut çalışanların var olandan daha iyi bir seviyeye gelmesi hem de gençlerin gelecekle ilgili doğru kurgular yapabilmeleri adına yetenek yönetimi kavramı çok kritik bir hal almaktadır.
Kariyer, sadece elde edilen diploma ya da sertifikalar ile şekillenmemektedir. Aksine insan farkına varmasa da yetenekleri ve karakteri elde edeceği diplomanın türüne çok ciddi etki etmektedir. Günümüz dünyasında en yaygın değerlendirme aracı olan genel yetenek testleri de karakteri ve yetenekleri arka plana atarak insanların bilgi düzeylerini ölçen ve kazanmak yerine elemeyi ön plana alan bir sistemi bizlere dayatmaktadır. Ortaya çıkan test sonuçları ile de insanlar kariyerlerini şekillendirmeye, daha doğrusu eldeki verilerle bir adım atmaya çalışmaktadır.
Aslında kariyer dediğimiz kavram insan doğduğundan itibaren aile ortamı, arkadaş çevresi, okul hayatı, aldığı eğitimler ve en önemlisi yeteneklerinin somut çıktısı olan bir süreçtir. 4 yaşında anaokulunda yanlışlıkla altını ıslatan ve arkadaşları tarafından dalga konusu olan bir çocuğun gelecek dönemde bir şirketin üst düzey yöneticisi olması konusundaki özgüveni nasıl zayıflayacaksa; aynı şekilde 15 yaşında ergenlik sürecinde ailesinin desteğini arkasına alan, çevresiyle olgun ilişkiler geliştiren bir gencin de gelecekle ilgili büyük adımlar atma konusundaki cesareti aynı derecede artacaktır. Sağlıklı bir aile ve çevre; keşfedilmiş yeteneklerin geliştirilmesi ve bu yeteneklerin doğru eğitim metotları ile olgunlaştırılması kariyerin de doğru şekillenmesini sağlayacaktır. Bu da hem bireysel başarı hem şirketlerin doğru insan kaynağına ulaşması hem de ülkelerin gelişmesine önemli katkılar sunacaktır.
Uğur Karaboğa